Cinsiyetçilik, bir cinsiyetin diğerinden üstün olduğunu kabul eden ideolojidir. Geleneksel ortak bakış açılarına göre belli kalıplar yaratır ve insanı kadın-erkek olarak ayırır. Hayatın her alanında cinsiyetçi yaklaşımlar olduğu gibi iş hayatında da cinsiyetçi yaklaşımlara sık sık rastlarız. Her ne kadar insanı kadın-erkek olarak ayrıştırmayı doğru bulmasam da, yazımda iş hayatında kadınların maruz kaldığı cinsiyetçi yaklaşımlardan bahsetmek istiyorum.
İnternette “Lider” yazarak görsellere tıkladığımız zaman genel olarak erkek lider görsellerine denk geliriz. Bu aslında zihnimizde yaratılan ve bizim de bu kalıpları benimsememize neden olan örnektir. Başka bir örnek ise televizyon dizileri; erkek şirketin kurucusu ya da müdürüyken, kadının her zaman onu asiste ettiği roller… Bahsettiğim bu örnekler toplumsal cinsiyet kalıplarını farkında olmadan nasıl kabullendiğimizi kendi kendimize düşündürüyor. Baktığımız zaman algılarda asistan kadın, yönetici ise erkek olmalı kalıbı zihinlerimize yerleştiriliyor.
Pozisyonun gerektirdiği tüm yeteneklere ve donanıma sahip olan bir kadın sırf evli olduğu için o işi alamayabiliyor. Hamile olduğu için kimi kadın kariyerlerini kaybedebiliyor ya da doğum yaptıktan sonra çocuğu olduğu için iş yaşamından soyutlanmak zorunda kalabiliyor. Ayrıca, kadınların hangi pozisyonda olursa olsun mobbing, taciz, cam tavan, düşük maaş alma, terfi alamama gibi durumları sık sık yaşadığı yadsınamaz bir gerçek. Aynı zamanda; kadın işe her zaman süslü gelmeli, topuklu ayakkabı giymeli, canı sıkkınken bile gülümsemeli, tatlı dilli olmalı, enerjisi hiçbir zaman düşmemeli gibi beklentilere giriliyor. Üstüne bir de bazı kadınların iş hayatında birbirine yaptığı negatif söylemler de eklenince işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Toplumun yine kadına yüklediği roller arasında çocuk bakımı, ev işleri, yemek yapma görevleri de eklenince kadın hem ev hem iş arasında denge kurmaya çalışırken daha da yıpranıyor. Kadının her şeyi üstlenmesi bekleniyor.
Kurumlar ve firmalar cinsiyet ayrımı yapmaksızın çalışanlarının gelişimlerine, değişimlerine, başarılarına ve terfilerine destek sağlamalıdır. Peki, biz toplumsal cinsiyet kalıplarını nasıl yıkabiliriz? Yine empati kurarak ayrımcılığın üstesinden gelebiliriz. Her şeyin başının eğitim olduğunu unutmadan, eşit bir çalışma hayatı için kadın-erkek fark etmeksizin birbirimize destek olarak toplumsal cinsiyet kalıplarını yıkabiliriz. Kofi Annan’ın da dediği gibi “Cinsiyet eşitliği sadece bir hedef değildir. Cinsiyet eşitliği, yoksulluğu azaltmanın, sürdürülebilir bir kalkınma yaratmanın ve iyi yönetim oluşturmanın temelidir.”
Gizem Oğuzhan